21 Ağustos 1926’da İstanbul’da dünyaya gelen Can Yücel, ülkemizin eğitim dünyasına adı ölümsüz harflerle kazınan Hasan Âli Yücel’in oğludur. Latince ve Yunanca eğitimi alan Can Yücel, Londra’da BBC kanalının Türkçe bölümünde spikerlik de yaptı. Hayatının aşkı Güler Yücel ile evlendi ve iki çocuğu oldu.12 Ağustos 1999’da Eski Datça’ya yerleştirildikten sonra aramızdan ayrıldı.
Yazar ve çevirmen olarak sayısız esere imza atan Can Yücel, kendine has üslubuyla William Shakespeare gibi değerli isimleri Türkçemize kazandırmıştır. Ancak Onu bugün Can Baba olarak anmamızın en büyük sebebi, Eşi benzeri görülmemiş bir ustalıkla yazdığı şiirlerdir. Bu şiirlerin bir kısmı kendi sesiyle okunmuş, bir kısmı da bestelenerek müzik olmuştur. Can Yücel’in şiirlerinden oluşan müziği dinleyelim.
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi: Aşk Duvarı – Ahmet Kaya
Sen miydin yoksa yalnızlığım mıydı?
Paslı gözlerimizi kör karanlıkta açardık
Dilimizde bir akşamdan kalma
salonlar pazarlar sanatseverler
Benim sorunum seni günümün ortasına koymaktı.
Yakanızda bir amonyak çiçeği
Benim yalnızlığım işeyen kontesim
Ne kadar mutsuz olursak o kadar iyi.
Kumkapı meyhanelerine uğrardık
Karşımızda Altınbaş, Altın Zincir, kuru fasulye
Arkamızda subaylar, ekipler, Hızır Paşalar
Sabah açıkta pisliği bulurlardı.
O kadar sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım süpürge saçlarım
Ne kadar çok koku alırsak o kadar iyi.
Gökyüzünde kırmızı bir uçak gördüm
Bir sürü çelik, bir sürü yıldız, bir sürü insan
Bir gece Aşk Duvarını geçtik
Toz aldığım yer çok açık
Başucumda sadece sen varsın ve evren
Öldüklerimi ve dirilttiklerimi saymıyorum
Yalnızlığım çoğul şarkılarım
Ne kadar çok saçmalık yaşarsak o kadar iyi
Çiçek Ütülenir: Sardunya’ya Ağıt – Yeni Türkü
öğleden sonra saat beşte
Baş Müdür Dileği
Siyahlar koğuşa geldi
öğleden sonra saat beşte
Fanfarı izlemek için durduk
Sardunyayı tutuklayın
Dibe attılar
öğleden sonra saat beşte
yataklık edilmiş kayıp
Suç ve esrar
Kesinlikle kırmızısı var
öğleden sonra saat beşte
Dirlik sistematik olarak kurtarılır,
Müdür sandalyeye oturur
Çiçeğe demir çarptı
öğleden sonra saat beşte
Ruhların gözleri yaş içinde,
Aklı idamda yoldaş,
Yeşil kavga ediyor
öğleden sonra saat beşte
Rüzgârlı bir kıyıda, neşe içinde: Sakız Ağacı – Hüsnü Arkan
Sakız ağacıydı, sade;
Bir gün geldi yeşil kıyıya,
O zaman bu, mutlu yerinden gelen zamandır;
Bulutları, gökyüzünü, denizi seyreder.
Güneşli yapraklar rüzgarla titredi;
Hayatı, dünyasından o kadar memnun bir şekilde sürdü ki,
Bazen gece ışıktan uyuyamaz,
Uzaktan motor sesleri duyuluyordu.
Tanrı, hayatında adını duymadı;
İnanmadan oluyor diye,
Rüzgarlı bir kıyıda, neşe içinde,
Neden yaşarken düşünelim?
Yanından geçenlerden bahsetmedi bile;
En mutlunun gelecekle ne ilgisi var?
Bir gezgin gibi, günden güne,
Sakız ağacıydı, sade yaşadı.
Balık hakkında, sessiz ve karanlık: Yeşilmişik – Yeni Türkü / Suda şiirinden
Bir çift yapraktır, yumuşaktır,
ellerini tuttum;
Yavaşça sakin bir akıntıya düştük
İçindeydik, yeşildik, sazdık.
Balık hakkındaydı, sessiz ve karanlık,
Dalgalanan saçların, dalgalanan nefesin;
Çok sessiziz, sakin bir akış
İçindeydik, yeşildik, sazdık.
En hızlımız oydu: Seni Seviyorum Çocuk – Edip Akbayram / Mare Nostrum şiirinden
Türkiye’de en uzun soluk şüphesiz Devrim’dir.
En güzel yüz yardasını koştu
En dirençli ateşin namlusundan atlamak…
O hepimizin en hızlısıydı.
Önce ipi emzirdi…
Sana acırsam annem olayım
Ama seni sev çocuk, sev!
Ve yeni bir hayat: Farklı Bir Şey – Yeni Türkü
Benim istediğim farklı bir şey
ne ağaç ne de bulut
Bu benim gideceğim vatan değil
başka bir deniz,
hava başka..
başka bir seyahat kolundan yere düşme
yaşadığından daha uzun
tatlı bir seyahat kolu yerden kalk
ağacın yüksekliğine
dalın yüksekliğinde rüzgarda
ve yeni bir hayat
çimenlerin yeşiliyle geldin
nerede gördüm
nerede bekliyor
diğer renk
başka tat..
Su patiska çarşaf gibi ortasından yırtılmış: Görüşürüz – Hüsnü Arkan
Diyelim ki bir gün yağmura yakalandınız.
Boşanır gibi yağıyor camdan mübarek
Öte yandan, güneş eğleniyor
Sonuçta, yaz yağmuru
Düşen köpüklü damlalar
Eteklerin uçtan uca koşuyor
Kendini kıl payı karşı evin verandasına attın.
İşte beni o evin kapısında bulacaksın
Bir sabah çekelim
Denize erken gideceğini söylemiştin.
inme gibi
Patiska çarşaf gibi yırtılır, su kaybolur.
Ege denizi, burası ana deniz
ses yok
Sonra dibe dalalım diyorsun
O doğdu
İşte çilleriyle ortalıkta koşturan balıklar
Lapinler ve gümüşler var mı?
Eylim eylim sallanan yosun
onların ortasında beni bulacaksın
Diyelim ki özüne kadar şair olan bir adam ortaya çıktı.
çakmak gözler
Meydan ya Taksim ya da Beyazıt Meydanı
Herkes orada, sen de oradasın.
Adam bu ülkenin çocuklarından bizden bahsediyor.
Yürüyelim dostlar yürüyelim der
Özgürlüğe ve mutluluğa doğru
Her şeyin başında aşk diyor
gözlerin yağmur sonrası yaprakların yeşili
başını döndürüyorsun
senin yanında ben varım
O şarap eşkıyaları: Yaprak Damlası – Yeni Türkü
Sararmadan önce kahverengiye dönen yapraklar
Bütün bir sonbaharı şereflendirdiler
Mevsim dönüp tekrar yeşillenmeye başladığında, rüzgar
Senin çıplaklığında o at tekrar koşacak
O çocuklar
o yapraklar
O şarap haydutları
Onlar olmadan başka kime sahibim?
Koşarken, sonra o uçan dev: Hayatımda En Çok Babamı Sevdim – Edip Akbayram
hayatta en çok babamı sevdim
Yerden karaçalı gibi koşan bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -düştü, düşecek
Tam koşarken, sonra bir dev
O çapkın babayı çok sevdim
Oturduğumuz mahalleyi bilmiyordu.
Gelir veya gider – her zaman, her zaman hızlı çalışma
Çağın en hoş gözlü maarif müfettişi
Atlasa bakardım, nereye gitti?
Ülkeyi çok ezberledim.
Sevinçten uçardım, hastalandım mı,
Ateş kırkı geçerse İstanbul’a seslenirler.
Elbette oğluna veda etmek ister, değil mi?
Tifo olduğumda bu aşk oyununu yaptım.
Ohh dedim, burnumu göğsüne gömdüm,
Son muayenenize kadar
Koşarken, sonra o uçan dev,
Diğer aşk türleri için, geniş aşklar
Açtı nefesimi, aklımı, canım
Hayatta en çok babamı sevdim.
Her şey kendi dilinde konuşur: Yeşil Müzik – Yeni Türkü / Yeşil Şiir
Ne kadar çok bakarsan yıldızlar gecede o kadar çoğalır
Parmaklarınızla saymamak;
Bazıları duyulur, bazıları duyulmaz.
Dinledikçe çoğalır gecede,
sesler geliyor
Ya hızlı ya da yavaş.
Her şey kendi dilinde konuşur;
Karanlık onu örtse bile
Gece rengi renginde devam ediyor
Ağacın yanında, rüzgarda;
Her şey kendi renginde konuşur.
Gözlerini kapatıp beklerdi;
Bir yaprak gibi ellerini ve avuçlarını uzatır,
duyana kadar bekleyecekti.
Ağacın yanında, rüzgarda;
yeşil uyku duydu mu
Rüyanda…
türk şiirinin en değerli isimlerinden biri Can Yücel’in şiirlerinden bestelediği müziklerden bazılarını paylaşarak, Büyük ustayı biraz da anmak istedik. En sevdiğiniz Can Yücel şiirini yorumlarda paylaşabilirsiniz.